Sunday, February 4, 2007
Saturday, February 3, 2007
Engin Günaydın: "Ünlü olmak o kadar kolay ki... Ben de beceriksizi oynayarak ünlü olacağım"
* Stand up'çı diye anılıp da, bu kuyrukta ön sıraya geçenler kimler?
Önde olan zaten yeterince "fırlamadır." Onlar kendisini bilir. Benim söylememe gerek yok
* Anlaşılan o kadar da beceriksiz bir insan değilsin. Çünkü her şeyi planlamışsın.
Plan yapmaktan nefret ederim. Ama mecbur kaldım. Hayat geçip gidiyor ve her şeyi bazı kurallara bağlamışlar. Ve bu benim hiç hoşuma gitmiyor.
* Bu kuralların dışına çıkabilecek misin?
Tiyatro ile çıkabileceğimi düşünüyorum. Tiyatroda istediğim oyunu oynayabilirim..
* Seyirci gelmezse oynayamazsın...
Seyirci bana gelir.
* Seyircinin nabzına göre bir oyun oynayacaksın ki gelsin. Gelse de, şartlanmış bir seyirci gelecek. Onun beğeni düzeyi senin istemediğin sınırlar, kurallar koyuyor. Bu bir kısır döngü değil mi?
Ben seyirciye enerjisi çok yüksek bir gösteri sunacağım. Fark burada. Zaga'da da on dakikalık bir performans sergiliyorum ama sonra yorgunluktan uyuyup kalıyorum. O gerçeğin içine girmek insanı inanılmaz şekilde yoruyor. Gelenler bu enerjiyi hissedecek
Espri yok ama herkes gülecek
* Gösterinin ismi "O Hikâyedeki Mal Benim" adını taşıyor. Hangi hikâyedeki, hangi mal sensin?
Demin anlattığım, kuyruğun en arkasındaki adamın hikayesi bu. Bir kahramanın değil, ahmak durumuna düşen adamın hikayesi. Aslında hedeflediğim, iç dünyamı, nasıl bir insan olduğumu, neye gülüp neye gülmediğimi seyirciye tarif etmek. Onlarla sohbet edeceğim. O hikâyedeki mal, benim gerçekten. Bu farklı bir oyun. Bu oyunda hiç espri yok. Ama çok gülecekler..
* Hiç espri yok mu? O zaman neye gülsün insanlar?
Biraz seyirci ile birlikte gerçekleşen bir oyun bu. Bir performans aslında. Gerçekten bir oyuncunun yüksek bir performansını görecekler. Bu konuda iddialıyım.
* Tekst yok, köşe taşların belli... Oyun sırasında seyirci ile kurduğun diyaloglarla oyunu yönlendireceksin. Doğru anlamış mıyım?
Evet... Her seans farklı olabilir. Bir oyuncunun sahne üzerinde performansını görecekler.
* Peki komikliği nerede bunun? "Komik değil ama çok gülecekler" dedin..
Aslında bu benim, Zaga'da, Zabıta İrfan'da, Size Baba Diyebilir miyim'de yaptıklarımdan farklı bir şey değil. Oralarda da hiç espri yapmadım. Her şey benim dünyamla alakalıydı ama herkes güldü. Çünkü ortada bir gerçeklik duygusu vardı ve bu insanlara geçiyordu. Bu sefer de öyle olacak. Bir on yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçti zaten... 10 yıl sonra da hiç bir şey yapamamaktan şikayet etmek istemiyorum..
* Ama 10 yılda sağlam bir temel atmışsın!
Bütün güvencem geçmişle ilgili. Geçmişimde yaptıklarımdan dolayı garanti verebiliyorum kendime. Yeni çıkmış genç birisi olsam işim zor ve tehlikeli olurdu. Benim için rolü üzerime giymek hiç zor değildir... Samimi olup olmadığını seyirci hemen anlar.
Babam memurdu, annem çarşaflı
* Nasıl bir çocuktu Engin Günaydın? Bugünlere nasıl bir altyapıyla geldi?
Tokat'ın Turhal'ında doğdum. Babam Babam Devlet Demir Yolları'nda memurdu. Annem çarşaf giyerdi. Kalabalık bir aileydik, kahkaha eksik olmazdı. Yer sofrasında yemek yiyerek geçen bir çocukluğum var.
* Peki tiyatro nasıl başladı?
Ankara Hacettepe Devlet Konservatuarı'na girdim. Yatay geçişle İstanbul'a geldim... Başarım, herhalde çok fazla yer değişitirmemden kaynaklanıyor. Değişik yerler görünce, insan kendinden daha emin oluyor. Çünkü artık herkes birbirine benziyor...
Kız arkadaşımı da oyuncu yapacağım
* Evli misin?
Kız arkadaşımla birlikte yaşıyorum. Ekonomi mezunu ama güçlü bir oyuncu olacağını düşünüyorum. Filmimde de var.
* Nasrettin Hoca'nın ipe un serme fıkrasındaki gibi. Önce sahneye çıkacaksın, tiyatronu kuracaksın, sonra filmini çekip sevgilini oynatacaksın, o da çok iyi bir oyuncu olacak...
Aynen. Koyunları telden geçirelim hele.
* Sevgilinin ünlü olma tarihi aşağı yukarı ne zaman?
Ünlü değil de iyi bir oyuncu olacak gerçekten. Filmi seneye çekmeyi düşünüyorum. İki üç milyon seyirci gelsin diye bir derdim yok. 200-300 bin kişi gelsin ama "iyi film" desinler. Küçük bakıyorum işe.
* Allah aşkına bu nasıl küçük bakmak? Stand up'ını yaptın, tiyatronu kurdun, filmini çektin..
Yaptığım işi herkes beğensin diye bir derdim yok benim. Küçük bir lokantam var diyelim. Sadece kuru fasulye yapıyorum. İyi kuru fasulye yemek isteyenler gelsin yeter bana.

Engin Günaydın Röportaj
'Biz baba oğul değiliz ki kardeşim!'(Engin Günaydın)
Herkesin baba oğul zannettiği Erol Günaydın ve Engin Günaydın, ilk kez bir araya geldi. Genç meslektaşıyla karşılaşınca Erol Günaydın'ın ilk sözleri, 'Yahu sen bana gerçekten benziyorsun. Benim babam nakliyeciydi! Gelmiş olmasın sizin oralara,' oldu.
İkisi de altın dönemini yaşıyor. Erol Günaydın tam 74 yaşında ve kendi deyişiyle şöhretinden başı dönmüş durumda. 34 yaşındaki Engin Günaydın ise "Zabıta İrfan" dan sonra, reklam filmleri ve Avrupa Yakası'ndaki "Burhan" rolüyle büyük bir hayran kitlesini peşinden sürüklemekte. Herkes onları baba oğul sanıyor. Oysa ikili birbirini hiç tanımıyor! İki meslektaş ilk kez Erol Günaydın'ın evinde bir araya geldi. İşte sohbetleri...
- Utanmıyor musunuz? Niye biz baba oğuluz' diye herkesi kandırıyorsunuz?
- Engin Günaydın: Ben öyle bir şey demedim vallahi! Biz baba oğul değiliz kardeşim! Herkese de söylüyorum ama 'Öylesiniz,' diyorlar! Ne yapayım?
- Erol Günaydın: Yahu telefonlar kıyamet, 'Oğlunuz da çok başarılı, siz de öylesiniz.' 'Ayrı ayrıyız,' diyorum ben.
'BABAM BİR KATİL'
- Eee, o zaman bu söylentiler nereden çıkıyor?
- Erol G: Yakıştırıyorlar herhalde. Tebrikler yağıyor. Bazen de bozuntuya vermeyip, 'Öyledir, teşekkür ederim,' diyorum.
- Engin G: Bir de çok benzettiler bizi. Bana 'Erol Bey,' de diyorlar. Düzeltmiyorum artık. Tipimiz de benziyor.
- Erol G: Bana bak, sen ciddi olarak benziyorsun bana. Allah Allah! Baksanıza yahu! Gençken ben de böyleydim. Gayrimeşru oğlum da yok ki benim! Ama bir şey var galiba. (Ciddi ciddi düşünüyor.) Benim babam nakliyeciydi. Tokat mokat oralara çok gitti! (Gülüyoruz.)
- Ne yaptınız Erol Bey? Bu edilecek laf mı şimdi?
- Erol G: Yahu ne yapayım?.. Bilmiyorum ki bu çocuk bana niye bu kadar benziyor! İsim benziyor, kabiliyeti de var. Manevi evlat olarak ben seni aldım. Oldu bitti bu iş. Başka lafa gerek yok.
- Engin G: Ben de evlatlığı kabul ediyorum.
- Siz birbirinizi ilk olarak hangi münasebetle tanıdınız?
- Engin G: Ben ilk Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı oyununda izlemiştim Erol ağabeyi. Lisede öğrenciydim o zaman. Turneye gelmişlerdi.
- Erol G: Ben ilk BKM'nin oyununda izledim Engin'i. Adını da duymuştum. Bu bana benziyor da acaba akraba mı diye merak ediyordum. Sonra 'Baba oğul ortalığı yıkıyorlar,' diye konuşmaya başladı insanlar, merakım arttı. Ama ilk kez bir araya geliyoruz. İkimiz de çok meşgulüz. Daha önce fırsat olmadı.
'SİNAN AZ PARA VERİR'
- Erol G: Dizilerde oynuyorum ben. İyi para kazanıyorum. Sen de kazanıyor musun?
- Engin G: Şey...
- Erol G: O Sinan (Çetin) az para verir haa söyleyeyim sana. Parası kıymetlidir onun! (Çok sinirleniyor.)
- Engin: Stand up da yaptığım için dengeliyorum.
- Erol G: Sen BKM'de 'Zabıta İrfan' rolünde de çok iyiydin. Sonra Okan'ın Zaga'da da çok iyiydin. Niye ayrıldın oradan? Az mı para verdiler sana?
- Engin G: Yok, Zaga bitti o nedenle...
- Erol G: Çok iyiydin orada da. İnsanın sinirini bozarak güldürüyorsun. Benim kızım bayılır sana. Çok gülüyordu. 'Baba bu bizim akraba mı?' diyordu. Gelsin İtalya'dan da bir gün benim bahçede mangal yapar otururuz. Madem oğlum oldun, geleceksin artık.
- Engin G: Sürekli uğrarım ben buraya.
'Benim babam bir katildi'(Erol Günaydın)
-Soyadı benzerliği nereden geliyor?
- Erol G: Sen Tokatlı mısın Engin? Günaydın soyadı nereden geliyor?
- Engin G: Tokatlıyım. Günaydın soyadı çok var, bilmiyorum ki.
- Erol G: Aslında Karadeniz'deyken 'Günaydın' değildim ben. Benim soyadım 'Kiziroğlu'ydu. Ama çok deli varmış sülalede. 'Kizir delileri' dedikleri için babam da kızmış 'Günaydın' soyadını almış. Hep 'vurdi vurdi vuruldi'. Hep kan davalılar. Benim babam bile katil! Adam öldürmüş.
- Niye öldürmüş?
- Erol G: Öldürür. Hep silah onların elinde. Kazara ateş etmiş, boş zannedip tüfeği. Yani Engin, senin deden bir katildi yavrum! (Gülüyoruz.)
- Engin G: Gerçekten mi? (İnanamıyor.)
- Erol G: Hatta ölenin kızı da bize geliyor, yaşlı epey de. Benim ablam ona diyor ki 'Benim babam senin neyini vurdi?', 'Annemi vurdi daa,' diyor öbürü de. Sonra başlıyorlar kakaka gülmeye.
'SOYADINI DEĞİŞTİR'
- Cinayetler sohbet konusu oluyor yani?
- Erol G: Evet sohbet açıyorlar öyle. Gülüyorlar aralarında. O kadar çok ki oralarda. Ama çok eski bir olay bu. Bir bayram günü babam yanlışlıkla kadını vurmuş. Bilinen bir aileyiz biz Karadeniz'de.
- Engin G: (Sessiz sessiz, şaşkınlıkla dinliyor anlatılanları.)
- Erol G: Allah'tan kabiliyetli çocuk! Yoksa 'Ulan soyadını değiştir. Ya sen değiştir, ya ben değiştireyim,' derdim! Yoksa b.ku çıkacak bu işin. Sonra dedim ki Allah'tan kabiliyetli. Adımızı, şerefimizi iyi temsil ediyor.
- Şu anda benzer haleti ruhiyeler içinde olabilir misiniz? İkiniz de altın döneminizi yaşıyorsunuz. Ama beklemediğiniz zamanlarda oldu sanki?
- Erol G: 74 yaşından sonra bir bahtım açıldı... Bu vücudum bu şöhrete dayanamaz diyorum! Şöhret, şöhret, öleceğim şöhretten!
- Engin G: Ben 34 yaşındayım. Aslında her şey kendi zamanında oluyor. Ben geç şöhret olduğumu düşünmüyorum. Sadece konuşmaya başladım. Daha önce konuşmuyordum.
- Erol G: Sen biraz sıkılgansın galiba.
- Engin G: Evet.
- Erol G: Ben de öyleydim eskiden.
- Bu meslekte 50 yılını devirmiş bir duayen olarak genç meslektaşınıza her ne yapıyorsa bırakıp arkasına bakmadan kaçmasını mı önereceksiniz, ne olursa olsun asılmasını mı?
- Erol G: Çok sıkıntı çektim. Hiç unutmuyorum, dublaj için beni çağırdılar. 'G.t konuşur musun abi?' dediler. Aydemir Akbaş'ın uzuvları konuşacakmış. Bana da g.t düşmüş! Çocuklar küçük, 'Ne yaptın baba?' dediler. 'Kızım g.t konuştum, aldık paramızı geldik, yemek yiyoruz,' dedim. Öyle dönemler yaşadık. Engin'e sakın bırakma, 74 yaşından sonra şöhret olursun diyeceğim!
'Asosyal ve çekingen olduğum doğru'(Engin Günaydın)
-"Çok zeki, hazırcevap, her zaman son sözü söyleyen bir adamla, bilakis hayatta hep üçüncü şahıs olmuş, kendini ifade edememiş bir adam"ın mizahı arasındaki fark nedir?
Erol G: Dünya farkı var. Benim yaşadığım dünya çok farklı. Ben yaşadığım dünyayı tarif etmenin bir tarz oluşturacağını düşünüyorum. 'Hazırcevap ol, bir şey söyle,' dendiğinde bunu yapabilen biri olamadım hiç. Öyle bir altyapım yok. Malzemem de yok. O yüzden oradan hoşlanmıyorum. Daha rahat ettiğim için, kendi bölgemdeki insanlar gelsin, onlar benim seyircim olsun, başka şeyler yapayım dedim.
'ANNEM ÇARŞAF GİYERDİ'
- Kendi bölgenizi bir tanımlar mısınız lütfen?
Engin G: Kendi yaşadığım hayatı kastediyorum. O hayat çok becerikli bir hayat değil. Kendi içinde hataları, kusurları olan bir hayat. Çok saftır benim hayatımdaki insan, kötü niyeti yoktur. Çok da tarif edebileceğim bir yer değil aslında. Ben Tokat'ta doğdum. Babam Devlet Demiryolları'nda memurdu. Annem çarşaf giyerdi. Annemle ağabeyim hala Tokat'ta. Ağabeyim elektrikçi. Böyle bir ailede büyüdüm. Hayata böyle bir açıdan baktım. Ben başrol de sevmem mesela. Başrol hamallıktır. Her gün işe gidersin, her gün sahnen vardır. Yardımcı roller ise zevklidir.
- Fırlama değil de asosyal ve çekingen olduğunuzu söyleyenlere siz ne demek istersiniz?
Engin G: Kendi hayatım içinde sosyalim ama genel anlamda asosyalim. Böyle bir tarafım var. Oyunlardan önce mesela korkuyorum. Sakinleşmek için bir kadeh içiyorum.
- Neden korkuyorsunuz?
Engin G: Nasıl bir seyircinin geldiğini bilmiyorsunuz. Bir de kalabalığın önüne çıkmak öyle kolay iş değil. Seyirciyle tanıştıktan bir 10-15 dakika sonra rahatlıyorum.
Erol G: 40-45 yaşında iyice rahatlarsın merak etme.
Engin G: Ama beni çok yükseltiyor bu. Çok heyecanlı olduğum için enerjim de yükseliyor.
Erol G: Heyacanın azalmaz da perde açıldığı zaman daha rahat olursun.
Engin G: Onu çok istiyorum işte. Ben böyle endişeli bekliyorum. Tekniği gelişmiş bir oyuncu da değilim. Onun için her sahne benim için bir dert, bir sıkıntı. Ne yapacağım şimdi diye düşünüyorum.
- Siz küçüklüğünüzden beri mi böyleydiniz?
Engin G: Yok, çocukluğum daha iyiydi! Hiçbir endişe, sorun yoktu. Şimdi oyunculukta daha çekingenim. İyi olmak zorundasın, onun sorumluluğu da var herhalde.
'Alaturka rollerdeyim ama öyle yaşamıyorum'
-Siz ne zaman 'Tamam şimdi yırttım,' dediniz?
- Engin G: Zaga'ya kadar beni hep alaturka rollerde biliyorlardı. Halbu ki ben bunu bilirim, ama öyle yaşamam. Alaturka bir hayatım yoktur benim. Zaga'da biraz daha benimle ilgili bir şeyler ortaya çıktı. Onun için durum dengelendi. Seyirci beni biraz daha net tanıdı. O zaman tamam artık bir şeyler yapıyorum dedim.
- Çevremdeki herkes size deli oluyor. Abartıldığınızı, gereksiz yere şişirildiğinizi düşündüğünüz oluyor mu?
Engin G: O ilginin farkındayım. Stand up'tan da anlıyorum. Başkaları ne söylerse söylesin aslında insan kendini biliyor. Benim de kendi hayatımla ilgili bildiğim bir şey var. Tabii ki söylenenler hoşuma gidiyor, ama çok aklımda da durmuyor. Sürekli duyduğum övgüleri düşünerek yaşayan biri değilim. 'Teşekkür ederim,' diyorum ve sonra yine aynı batağın içerisine düşüyorum.
- Ne batağı?
Engin G: Kendi içimdeki batağa. Ben çok isteyerek oynarım. İdare etmem. Karşımdaki aktörü de, senaryoyu da idare etmem. Her şeyi çok ciddiye alırım. Siz ciddiye alınca seyirci de sizi kıymetli buluyor. Seyircinin beni sevmesinin nedeni bu olabilir. Ciddiyetin içinde de çok komik vardır. Ben onu seviyorum. Hayatın içinde komiği çok ortaya çıkartan, sürekli şakalar yapan, iletişim kurmaya çalışan, dili çeviren insanları da pek sevmiyorum.
Erol G: Aktör dediğin de insan. Yoksa ben de Cem Yılmaz gibi komiklik yapayım, onu güldüreyim, öbürüne hazırcevaplık yapayım, şak diye taşı gediğine koyayım... Böyle insanlar değiliz. Kakaka kikiki... Ben paparazzi görünce utanırım. Oyuncu milletinin daima bir çekingenliği vardır hayatta. Ben de eskiden çekingendim.
{Elif KORAP / Sabah Gazetesi}
Röportajlardan birkaç görüntü ...
Engin Günaydın Ekibi resimleri
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
![]() |
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın. |
tags:
engin günaydın resimleri
Engin Günaydı'nın Hayatı

Engin Günaydın, 29 Ocak 1972'de Tokat'da doğdu.
Lisede, her sene yapılan okullar arası tiyatro yarışmasında aldığı ödül sonrası, jüri üyelerinin Günaydın'ı konservatuara gitmesi yönündeki ısrarlarıyla oyunculuk hayatının ilk tohumları atılmış oldu.
Hacettepe Üniversitesi Konservatuar bölümüne girdi. 1992 senesinde, okulun 2. yılında Mimar Sinan Üniversitesi konservatuar bölümüne geçiş yapmasıyla İstanbul'a geldi.
![]() | ![]() | ![]() |
İstanbul'a ilk geldiğimde gözümde çok korkutucuydu. Uzun süre evden çıkamadım. Korkuyla ilgili değil ama çıkmak istemiyordum. Sonra geze geze, sevgilin ola ola alışıyorsun ve öğreniyorsun İstanbul'u. Benim en büyük mücadelem burada, evimi aramak oldu. Burası bana ait diyemedim hiç. 14 senedir burada yaşıyorum, 12. evim. |
1997 yılında, "Otogargara"nın setinde komiklik yaparken, şans eseri aldığı teklifle "Bir Demet Tiyatro" dizisinde rol alma şansı yakaladı. Uzunca bir süre, seyircilerin izlemekten zevk aldığı, bir çok eleştirmen tarafından da beğenilen zabıta İrfan karakterini canlandırdı. 2001'de Zeki Demirkubuz'un yönettiği "Yazgı" filminde Necati rolündeydi.
2003 yılında "Hadi Uç Bakalım" ve "Alacakaranlık" dizilerinde oynadı. 2004 yılında Okan Bayülgen'in şov programı olan Zaga ekibine girdi. Aynı sene "Size Baba Diyebilir miyim?" adlı dizide rol almasının yanı sıra, "Yazı Tura" filminde Sencer karakterini canlandırıyordu.
![]() | ![]() | ![]() |
Tolga Çevik, Erkan Can, Settar Tanrıöğen çocuk sahibi ve üçüde bunun çok güzel bir duygu olduğunu söylüyor. Ben çocuk istemiyorum. Tamamıyla o dünyaya girmek demek, çalışmamak demek. Tiyatronun çöküşü beni çok üzüyor ve ben ölmeden tiyatroyu düzeltmek istiyorum. 'Hücreler' benim en parlak projem olacak. Tiyatro dünyasını canlandırmak benim gizli hedefim. Sinemayla ilgili çalışmalar yapmam lazım. 45-50 yaşına kadar çalışmam gerek. Anneme de bahsettim bundan. O da '15 yaşına geri döndün. Yaş olarak büyümüyorsun, küçülüyorsun' diyor. |
2005 senesinde, Gülse Birsel'in kendisini farketmesiyle, asıl çıkışını yapacağı "Avrupa Yakası" dizisi ekibine katıldı. Peker Açıkalın ve Günaydın'ın diziye katılmasından sonra katlanarak artan reytingler, bir çok sinema eleştirmeninin şu soruyu sormasına sebep oluyordu: "Avrupa Yakası" mı bu ikiliyi meşhur etmişti, yoksa onlar mı diziyi?
Şu sıralar "O hikayedeki mal benim" adlı stand up şovu sahneleniyor. İstanbul Plus dergisinin Temmuz 2006 sayısına verdiği röpörtajda; Boğazda dolaşmayı, ormanda yürüyüş yapmayı, kişilikli binalara bakmayı, denizi yakından yada uzaktan seyretmeyi, Cihangir'de Symrna ve Porte'de yemek yemeyi sevdiğini söylüyor.